19 Ağustos 2010 Perşembe

tAnRıNıN eLLeRi


Rüzgâr eserken,


Yapraklar dökülür,

O berrak yüzünden bir damla süzülür,

Bu ayrılık...



Kalbindeki en büyük yaradır artık...

Ve güneş batarken, çocuklar uyurken,

Başucunda bekleyen yorgun bir melektir...

Ve her gece sabret diye saçlarımda dolaşan Tanrı'nın elleridir.



Ne büyük, ne derin, ne siyah, ne keskin,

Hep ayrılık gibi o kırılgan gözlerin,

Unutma...

Unutma...

Dikecek yırtılan geceyi sabaha...



Ne büyük, ne beyaz, ne eşsiz, ne duru,

Hep sarılıp sarıyor üşüyen ruhumu,

Bırakma!

Bırakma elimi düşerim karanlığa.



Bir melek işliyor ismini ince bir dantel gibi kalbime...

Hissediyorum kaderimin üstünde gezinen yumuşak uçlu parmaklarını...

Küçük bir kum parçası karışıyor denize uzakta bir yerde...

Ve gözyaşların değiyor avuçlarıma...

Ağlama...



17 Ağustos 2010 Salı

Hala Aşksın Sen…
Ama Sadece Şarkılarda...
Aşk nedir diye sordular bana, hiç düşünmeden koydum ismini yerine, yazıp yüreğimin elleriyle..
Senli anlamlar yükledim sevda şarkılarının her sözcüğüne, her hecesine. Haykırışlara dönüştüler, içimde bir yerlerde…
Gidişin de çok ani oldu ya,
Gelişin gibi..
İşin doğrusu;
Varlığına alışmaktan daha zor oldu,
Yokluğuna alışmak.
Alıştım mı bilmiyorum,
Ama mecbur olduğumu biliyorum.
Boş ver...
Coşkusu da çok güzeldi varlığının,
Yokluğunun acısı da, hiç fena değil hani...

Seni görmediğim zamanlarda, hani hiç dokunmadığım günlerde, hani bakışların değmediğinde bile gözlerime, bir an dahi düşünmedim çıkarıp atmayı içimden. Senli kelimelerim çığlığa dönüştüğünde, kaybolduğunda yokluğunun karanlığında, sen duymadığında bile vazgeçmedim sana seslenmekten...alıntı***